ALPER LÜTFİ GÖNCÜ

Tarih: 27.01.2025 14:03

5 ŞUBAT EFSANELERİ

Facebook Twitter Linked-in

Bu ortam içinde demokrasinin, hukukun, kişisel hak ve özgürlüklerin fabrika ayarlarına döndüğü söylenirken topluma kontrollü bir yönlendirme operasyonu uygulanıyor, Türk insanının içinde sanki Atatürk sevgisi yokmuşçasına abartılı ve sathî bir Gardırop Atatürkçülüğü dayatılıyordu.

İşte bu patetik ve totaliter yönetim ortamı içinde, yukarıdan gelen emir doğrultusunda Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı münasebetiyle yurt sathında fevkalâde kutlamalar yapılmaya başlandı. Kraldan çok kralcı idareciler; mektepte, kışlada ne kadar boru takımı, fanfar, bando heyeti, ihtiram bölüğü, fener alayı, piyade, tankçı, topçu varsa sıraya dizdirip resm-i geçit yaptırdılar. Marşlar, oratoryolar bestelendi, rontlar, piyesler sahneye kondu. Ancak Kemalizm ideolojisi pek vurgulanmadan, ulu önderin gerçek düşüncelerini değil, tenekeyle karga kovaladığı günleri ön plana çıkaran anlatımlar yapılıyor, onun ulusal bağımsızlık ideali, devrimleri, ümmetten millet yaratma ülküsü, ilkeleri ve hedefleri çoğunlukla es geçiliyordu.

O yılların heyecanı ve emirleri doğrultusunda Niğde’de de bu konuda epey çalışma ve kutlama yapıldığını söyleyebiliriz. Önceki yıllarda hiç olmayan, hiç kutlanmayan ve de hiç bilinmeyen Atatürk’ün Niğde ziyareti, bir anda şehrin gündemine oturunca, dönemin valisi Bedri Nazlıoğlu o günün hikâyesinin yazılması emrini vermiş, bu işe memur edilenler de sahaya inip 5 Şubat’ın tanıkları ile söyleşiler yapmışlardı. Yerel basında tefrika edilen bu mülâkatlar, o kutlu günü yeteri kadar aydınlatırken iki husus havada kalmış ya da üzerinde hiç durulmamıştır. Birincisi; Ulu Önder’in 5 Şubat 1934’ten önce Niğde’ye gelip gelmediği, ikincisi de 5 Şubat gecesini Niğde’de geçirip geçirmediği konusudur. 



Bunlara ilâveten, dönemin ileri gelenlerinden o tarihte hayatta olanlarla yapılan röportajlarla ilişkilendirilecek bir fotoğraf bulunması hususunda yukarıdan bir emir daha geldi. Hâl böyle olup emir demiri kestiğinden, kollar sıvandı arşivler tarandı, Niğde eşrafı tekrar ziyaret edilip albümler karıştırıldı ama ilâç niyetine de olsa o güne dâir tek kare fotoğraf bulunamadı. 

O vakit, bu işgüzar kadro, kronik hastalığımız olan “Yaptım Oldu” yöntemine başvurdu.
Araştırmalar sonunda Valilik makamına elimiz boş gitmeyelim” düşüncesiyle 
Mehmet Önder’in “Atatürk’ün Yurt Gezileri” kitabından apar topar bir fotoğraf bulundu. Fotoğrafın altında “Atatürk Niğde Yolunda” yazdığı için Niğde fotoğrafı budur teşhisi kondu ve basına servis edildi.  Atatürk’ün istasyonda karşılanmasını gösteren fotoğrafta kimlerin olduğunu ve çekildiği tarihi sorgulamak kimsenin aklına gelmediği gibi 40 sene boyunca her yerde kullanıldı, dergilere, gazetelere, billboardlara basıldı, kendini yazar ilân eden anlı şanlı, kerli ferli adamlar, fotoğrafı inceleyip araştırmadan; altına Atatürk Niğde’de yazıp kitap ve makalelerinde kullandılar. Fotoğraf Galat-ı Meşhur olmuş, bir deli kuyuya taş atmış ama kırk akıllı çıkaramamıştı.

Malum; senelerden beri tekrarlanmakta olan bir hatayı düzeltmek, atomu parçalamaktan zordu… Söğüt suda dura dura abanoz, çoban kapıda dura dura babamız olmuştu. 
Niğde, senelerden beri özensizlik, vurdumduymazlık ve “Gelişigüzel elemanların çalakalem işlerinden” bir türlü yakasını kurtaramadı”  

Bu fotoğrafın 1937 senesinde Sivas Garında çekilmiş olduğunu 2015 yılında ortaya çıkaran tarihçi İhsan Çanakalbayımız oldu. Hatta o tarihte, bu konuyu inceleyip broşürden hallice bir kitap bastırsa da sesini duyan olmadı. Olsa da kimse rahatını bozup yeterli refleks göstermedi. Kitapta bu konu açıklığa kavuşturulmuş olmasına rağmen aynı fotoğraf, ısrarla kullanılmaya devam etti.

Bunca saçmalık yetmiyormuş gibi 2009 senesinde Atatürk’ü trenden inerken gösteren bir fotoğraf daha ortaya çıktı. İsmet Paşa’yı istasyonda, Gazi’yi ise vagonundan inerken gösteren bu fotoğrafın, Niğde Mebusu Faik Soylu arşivinden çıkmasının tanığıyım. Ankara Garında çekilmiş olan bu fotoğrafı da Atatürk’ün Niğde’ye gelişiyle özdeşleştirip “ Nihayet bulduk” diye bayram ettiler. Sanki büyük bir keşif yapmışçasına gazetelere basıp Milli Mücadele’de Niğde kitabının kapağında kullandılar. “İş olsun torba dolsun” kabilinden yaklaşımlarla yapılan bu tip yayınlarda tarihsel gerçeklerle örtüşmeyen majör hatalar ve tutarsızlıklar diz boyu olduğu halde kimse ses çıkarmadı, sorgulamadı, doğrusunu bulmaya gayret etmedi.

Gelelim neden Atatürk’ün neden Niğde’de fotoğrafı olmadığına: 


Tarih 31 Ocak 1934… Gazi’nin sofrasında; Kırşehir’deki öğretmenlerin maaşlarını alamadıkları konusu gündeme gelir. İlgili Bakan, zorlu kış şartlarından dolayı böyle bir aksama olduğunu söylese de, Gazi’yi tatmin etmez;  “Derhal Kırşehir’e gidiyoruz” emrini verir. Sabaha karşı hazırlıklar yapılır, seyahate katılacaklar yataklarından kaldırılır. O yıllarda Ankara-Kırşehir şosesi çar çamur içinde. İki otomobille yola düşerler. Güç belâ Kırşehir’e varılıp maaş meselesi çözüme kavuşturulduktan sonra Yozgat Yerköy’de trene binilir. 

Kış şartlarında hayli zor bir rota olsa da Gazi’yi hiçbir zorluk yıldırmaz. Onun niyeti, 1933 yılında hizmete giren Kayseri-Ulukışla demiryolunu teftiş etmek, hem de 1924 yılında kendisini Kayseri’de ziyaret eden Niğde heyetine söz verdiği üzere Niğde’ye bir ziyarette bulunmaktır. Yozgat’tan Kayseri’ye geçilir, oradan da 5 Şubat günü akşam 20.30’da Niğde’ye varılır. 

Şubat ayında o saate hava çoktan kararmıştır. Ankara’dan apar topar çıkıldığı için yanlarında fotoğrafçı yok ve de akşam saatinde karanlıkta Niğde’de fotoğraf çekecek adam da yoktur. İstasyondan doğruca Halkevine, oradan da Mahfel’e ( Orduevi) geçilir. Niğde halkı İstasyon’dan merkeze kadar yollara halı sermiş ama Gazi, otomobiliyle şehre girmiştir. 
Gece, mahfelde müzikli yemek düzenlenmiş, keyifli bir ortam oluşmuştur. Niğde Mebusu Halid Mengi, Paşa’ya Çiftehen Kaplıcalarından bahsedince, gidip görmek ister ve gece yarısı istirahat etmek üzere vagona geçilir.  

Burada bir de Atatürk’ün gece flaşlı fotoğraf çektirmediği gerçeği var.  Trablusgarp’ta muharebe esnasında gözüne şarapnel parçası gelmiş ve yaralanmıştır. Bu hassasiyetten dolayı kat’iyyen gece fotoğraf çektirmemektedir. 

Bir de halk arasında “ Gazi Niğde’ye gelmemiş sadece el sallamış” lâfı var. Bu bilgi hem doğru hem yanlıştır.  Bu; 1937’de Doğu Gezisine çıkarken Niğde istasyonunda 9 dakika kalıp halka el sallamasıyla oluşan bir husustur.

6 Şubat 1934 tarihli gazeteler, Gazi’nin geceyi trende geçirdikten sonra sabah Vilâyeti ve Belediyeleri ziyaret ettiğini yazar. Zira Anadolu Ajansı, haberi onlara bu şekilde geçmiştir. 
Ancak Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü arşivleri öyle söylemiyor: 

Birinci elden yazılan tren hareket notlarına göre Atamızın treni sabaha karşı 02.00’da Niğde istasyonundan hareket edip Ulukışla’ya gidiyor. 6 Şubat sabahı, Çiftehan Kaplıcaları ziyaret edildikten sonra Karaman üzerinden Konya’ya geçildiği kaydı düşülmüş. 

Daha detaylı bilgi ve arşiv belgeleri için Niğde Valiliği yayınlarından Atatürk ve Niğde adlı çalışmamıza bakılabilir.

Atatürk’ün Niğde’ye gelip gelmediğine, fotoğrafının olup olmamasına takılıp zorlama hikâyeler uyduracağımız yerde onun ilkelerine sahip çıkmak başlıca vazifemiz olmalıdır. Seneler boyu şekle-şemâile takıldığımız için çok zaman kaybettik, onun bize emanet ettiği Cumhuriyeti ve kazanımlarını hazır bulduğumuzdan kıymetini bilemedik, bizi nereden nereye getirdiğine, tam bağımsızlık ilkesine, ümmetten millete nasıl geçtiğimize yeteri kadar kafa yormadık. Ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel alanlarda hangi sorunlara hangi çözümleri üretmiş olduğuna, geri kalmış toplumlara nasıl örnek teşkil ettiğine pek bakmadık. 

Onun fikirlerini tam kavramadan, bıraktığı mirasa sahip çıkmadan, Büyük Nutkun sahifesini açmadan bileğine, gerdanına Atatürk dövmesi yaptıranların kulaklarına küpe olsun, sonradan dizlerini dövmesinler.  

Dövmeyi bileğe değil yüreğe yaptırmak gerekir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —