Anadolu’nun dört bir yanı yanarken, bir ulusun küllerinden doğuşunun hikâyesi “Şu Çılgın Türkler” romanında öyle güçlü anlatılır ki; her satırda yürek burkulur, her cümlede gözler dolar. Turgut Özakman bu eserinde sadece bir roman değil, adeta milletin hafızasını, ruhunu, onurunu kaleme almıştır. Çünkü bu roman, bir dönemin belgesidir; esaretle sınanan, umutsuzluğun kıyısından dirilişe yürüyen bir milletin destanıdır.
Cumhuriyet öncesi Türkiye; yorgun, yoksul ve paramparça bir ülkeydi. Savaşlardan bitap düşmüş, Anadolu’nun bağrında umut yerine acı büyümüştü. Kadınlar çocuklarını açlıktan korumaya, erkekler yitik bir devletin yükünü taşımaya çalışıyordu. İstanbul işgal altındaydı, Anadolu’da manda ve himaye tartışmaları yapılırken bir avuç yürekli insan, bu milletin kaderini yeniden yazmaya niyetlendi.
O yüreklerin başında bir isim vardı: Mustafa Kemal Atatürk.
O, bir milletin sessiz çığlığını duydu. Samsun’da başlayan bir kıvılcım, Erzurum’da umut oldu, Sivas’ta kararlılığa dönüştü, Ankara’da ise bir devletin yeniden doğuşunu müjdeledi. “Şu Çılgın Türkler”in en can alıcı noktası tam da budur: Bir milletin, imkânsızlıklar içinde imkân yaratması…
Savaş meydanlarında süngülerle değil, inançla kazanılan bir zaferin ardından 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; özgürlüğün, eşitliğin, insan onurunun simgesiydi. Halkın iradesi ilk kez gerçek anlamda hâkim kılındı. Kadınlara, gençlere, köylüye, işçiye, her kesime “sen de bu vatanın sahibisin” denildi.
Bugün Cumhuriyetimizin 102. yılını kutlarken unutmamamız gereken şey şudur:
Cumhuriyet bize miras değil, emanet bırakılmıştır.
O emaneti taşımak, sadece bayrak sallamakla değil, o günkü mücadele ruhunu bugüne taşımakla mümkündür. Eğitimde, bilimde, sanatta, adalette, kadın haklarında, özgürlükte… Her alanda Atatürk’ün gösterdiği hedefe yürümekle mümkündür.
“Şu Çılgın Türkler”in kahramanları birer destan yazdı, bizlere de o destanı korumak ve geleceğe taşımak düşüyor. Çünkü Cumhuriyet, yalnızca geçmişin değil; geleceğin de teminatıdır.
Bugün, o büyük mücadelenin 102. yılında bir kez daha diyoruz ki:
Bu milletin damarlarında hâlâ o asil kan, o çılgın cesaret akıyor.
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın çılgın Türkler!




