Toplum mühendisliği yalnızca bir ideoloji ya da yönetim stratejisi değil, aynı zamanda bir ülkenin geleceğini şekillendirme sanatıdır. Bu süreçte tek bir kurumun, tek bir kişinin ya da tek bir grubun sorumluluğu yoktur; yük hepimizin omuzlarındadır. Devletin, yerel yönetimlerin, sivil toplumun, akademinin ve vatandaşın el ele vermesi gerekir.
Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların çoğu; eğitimin kalitesi, gençlerin umut düzeyi, ekonomik üretim kapasitemiz ve toplumsal değerlerimizin korunması gibi alanlarda karşımıza çıkıyor. Bunlar ne tek bir hükümet döneminin ne de belli bir siyasi görüşün tek başına çözebileceği meselelerdir. Çözüm, birlikte düşünmekten, birlikte üretmekten ve uzun vadeli planlara sadık kalmaktan geçiyor.
Eğitim sistemimizin geleceği, toplum mühendisliğinin merkezinde yer almalıdır. Çünkü bilinçli bireyler yetiştirmeden ne ekonomik kalkınma, ne sosyal huzur, ne de teknolojik ilerleme sürdürülebilir olur. Bugün attığımız adımlar, yarınlarımızın kaderini belirleyecek.
Medya, sivil toplum kuruluşları ve yerel girişimler bu sürecin en güçlü destekçileridir. Doğru bilginin yayılması, toplumsal farkındalığın artması ve halkın karar süreçlerine katılımı, sağlıklı bir toplum mühendisliğinin temel taşlarıdır.
Eleştirmek kolaydır; asıl zor olan, eleştirinin yanına çözüm koymaktır. Bizler çözümü konuşmaya, fikirlerimizi paylaşmaya ve uygulanabilir projeler üretmeye odaklanmalıyız. Çünkü ülke hepimizin; geleceğimiz ise ortak mirasımızdır.
Unutmayalım değerli okurlar! Değişim, önce düşüncede başlar, sonra hayatın her alanına yayılır. Eğer biz kendi mahallemizde, kendi şehrimizde, kendi işimizde doğruyu ve iyiyi inşa edersek; ülkenin bütününde büyük bir dönüşüm başlatabiliriz. Birlik olursak güçlüyüz, birlikte hareket edersek geleceği değiştirebiliriz.