Toplumumuzun kucağına konmuş koca bir bomba olarak durmaktadır uyuşturucu gerçeği. Yeni nesilleri ve dolayısıyla geleceğimizi ciddi bir şekilde tehdit etmektedir ve insanoğlu olarak bizler yeterince uyuşturucu ile mücadele yapamamaktayız.
Uyuşturucuyu her yönüyle bir masaya yatıralım. Nerede üretiliyor, nerede pazarlanıyor, neden engellenemiyor hepsini konuşalım. Konuşalım ki belki bir farkındalık oluşturabiliriz.
Uyuşturucuda kullanılan ana madde afyondur. Afyon, dünyada en fazla % 80 oran ile Afganistan’da üretilmektedir. Afganistan son yıllarda sürekli dış müdahale ve işgallere uğramış siyasi istikrarını yakalayamamış ve bir türlü devlet otoritesi kuramamış bir yer olarak karşımıza çıkmaktadır. Hâl böyleyken Afganistan’da yaşayan insanların önemli bir geçim kaynağı olan afyon üretimi öne çıkmaktadır. Afganistan’da yetişen afyonun % 90’ı karayolu ile Asya ve Avrupa ülkelerine taşınmaktadır. Afganistan’da üretilen uyuşturucu maddeleri sırasıyla İran, Türkiye ve Bulgaristan üzerinden Avrupa’ya ulaşmaktadır. UNODC’un yayımladığı 16 Kasım 2021 tarihli rapora göre 2021 yılında Afganistan’da 6.800 ton afyon hasat edilmiştir. Bu hasattan elde edilen gelirin 2,7 milyar doları aştığı söylenmektedir. Elde edilen afyonun dünyanın değişik ülkelerine pazarlanması mafya ve terör örgütleriyle yapılmaktadır. Afyon kadar tehlikeli olan bir başka uyuşturucu maddesi ise eroindir. Eroin dünya üzerinde en çok Meksika ve Kolombiya’da üretilmektedir. AB Komisyonu Raporuna göre ise tehlikeli bir uyuşturucu madde olan Ekstaziyi Hollanda ve Belçika üretmektedir. Hollanda ve Belçika’yı sırasıyla Polonya, Litvanya ve Estonya takip etmektedir. Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre dünya üzerinde 275 milyon kişi uyuşturucu kullanmıştır. Yine dünya üzerinde 36 milyon kişi uyuşturucu bağımlısı olmuş ve tedavi imkânları bulanlar tedavi olmak istemişlerdir. 2019 yılında yayımlanan raporlara göre uyuşturucudan yarım milyon insanın hayatını kaybettiği belirtilmektedir.
Ülkemize dönüp baktığımızda ise 2021 yılında resmi rakamlara göre yaklaşık 265 bin kişiye adli işlem başlatılmıştır. Ülkemizde yine uyuşturucudan hayatını kaybedenlere baktığımızda 2018 yılında 657 kişi, 2019 yılında 342 kişi, 2020 yılında, 314 kişi, 2021 yılında ise 270 kişi uyuşturucu kullanımına bağlı olarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Emniyet Genel Müdürlüğü rakamlarına göre ülkemizde ortalama uyuşturucu kullanma yaşı 21,2 olarak tespit edilmiştir. Evet, dünyada ve ülkemizde bu kadar vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Artık madde bağımlılığı ile ilgili bir şey duysak gayet normal karşılıyoruz. Bugün uyuşturucu kullananların % 71’i maalesef 15-24 yaş grubudur. Ayrıca bu yaş aralığı bizim geleceğimizdir. Lütfen uyanın. Bugünün 15-24 yaş grubu yarının anne ve babalarıdır. Yarının hâkimi, doktoru, polisi, askeri, siyasetçisi ve bürokratıdır. Uyuşturucu kullanan bir nesilden psikolojisi düzgün bir toplumun olması mümkün değildir. Uyuşturucu çocuklarımızı ve geleceğimizi elimizden alırken maneviyatımızı da yok ediyor. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı en az bir savaş kadar, en az bir terör kadar, en az bir deprem kadar önemli ve mücadele edilmesi gereken bir gerçektir.
Peki, Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile nasıl mücadele edeceğiz? Her şeyden önce samimi mücadele etmeye karar vereceğiz. Yani -mış gibi yapmayacağız! Uluslararası kuruluşların hazırladıkları uyuşturucu ile mücadele programlarını alıp kendimize uyarlayarak kaliteli cilt baskılara bastırıp masaların ve sehpaların üzerine dolgu malzemesi yapmamalıyız. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile ilgili kurulmuş Sivil Toplum Kuruluşlarının basmakalıp basit hazırlanmış çalışmaları ile de yetinmemeliyiz. Uyuşturucu ile mücadele toplum içerisinde önemli bir sorundur ve toplumun bütün dinamikleri ile birlikte fiili olarak (teoride kalmayacak şekilde) önemsenerek mücadele edilmesi gerekir. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile ilgili mücadelede her şeyden önce önleyici hizmetler devreye girmelidir. Yani uyuşturucu ile mücadele de gençlerimizin uyuşturucuya bulaşmasını nasıl engelleyebiliriz? Bu konuda nasıl çalışmalar yapabiliriz bunları düşünmeliyiz. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile mücadeleyi sadece güvenlik güçlerinden yani asker ve polisten beklersek büyük bir yanlışın içine düşeriz. Uyuşturucu ile mücadele için her şeyden önce anneler ve babalar eğitilmelidir. Çocukların madde kullandığını anlayacak belirtiler annelere ve babalara öğretilmelidir. Böyle bir durumda karşılaştıklarında çocuğa zarar vermemek adına nasıl bir davranış içerisine girmeleri de ayrıca öğretilmelidir. Çocukların okulda ve dış dünyada iletişim haline geçtikleri kişiler çocuklar rahatsız edilmeden kontrol edilmelidir. Aynı şeklide ilkokul öğretmenlerinden başlamak üzere orta öğretim ve hatta üniversitede çalışan öğretim elemanlarına ve öğretim üyelerine bile eğitim verilmelidir. Uyuşturucu kullanan öğrencilerin tespit edilebilmesi ve sonrasında yapılabilecekler için bu eğitimler şarttır. Aile, STK’lar, okul, güvenlik güçleri, sağlık birimleri, sosyologlar ve psikologlar bir bütün halinde hareket ederek bu mücadelede başarılı olabiliriz.
Çocuklarımız, geleceğimiz ve yeni nesillerimiz kötü insanların canavarca para kazanacakları kötü emellerine alet olmamalılardır. Çocuklarımıza vereceğimiz güven, sevgi ve saygı onları birçok tehlikeden koruyacaktır.
Son söz: "Bağımlılıklardan uzak durun. Her çeşit bağımlılık, ruhsal kölelik getirir. Kimseye ve hiçbir şeye köle olmayın." Grigory Petrov