İtirazlardan sonra ilçe, il seçim kurulları ve en son aşamada YSK’ya yapılan itirazlar karara bağlandı. YSK’nın kararları kesin olup itiraz yolu kapalıdır. Çünkü YSK bir nevi yüksek mahkeme işlevini görmektedir. Açıklanan sonuçta en çarpıcı nokta seçimlere katılımın yüzde 81 civarında tecelli etmiş olmasıdır. Yani neredeyse genel nüfusun beşte biri seçim sandığının başına gitmemiş ve kendi bireysel iradesini önüne konulan bu sandığa yansıtmamıştır. Elbette katılım oranını küçümsemek mümkün değil. Ancak yüzde 20 oranında katılmayanları düşünecek olursak bu da işin ayrı bir tarafı. Yani her beş kişiden biri iradesini ortaya koymamış. Büyükşehir belediyeleri, il ve ilçe belediyeleri ile CHP önde gözükmektedir.
CHP’yi, AKP takip etmekte ve diğer partiler de daha az sayıda belediye başkanı çıkarabilmektedir. Hatta bu partiler içerisinde DEM sadece belli bir bölgede belli birkaç il merkezinde seçim alabilmektedir. Kısaca ifade etmek gerekirse seçimden en karlı çıkan parti şüphesiz CHP’dir. Ancak seçim sonuçlarından çok doğru objektif, gerçekçi sonuçlar çıkarılmaz ise bir sonraki seçimde hiç tahmin edilmesi mümkün olmayan sonuçlarla karşı karşıya kalabiliriz.
Seçim sonuçlarının soğukkanlılıkla tahlil etmek, gerekli dersleri çıkartmak ve bu tablo içerisinde yeni yol haritasını tespit etmek her siyasal partinin vazgeçilmez ve ertelenemez görevi olsa gerek. Ancak bu başarı tablosu içerisinde bazı siyasal partilerin aldığı sonuç seçimin şartlarına bağlı özel durumlardan kaynaklanmaktadır. İşin bu yönünün doğru tespiti ve doğru okunması herhalde her siyasi parti için en akılcı yol olsa gerek. Açıklanan kesin seçim sonuçlarında bazı belde ve ilçelerde de yapılan seçimlerin 2 Haziran tarihinde yenileneceği de ifade edilmiştir. Bakalım o tarihte sınırlı sayıda olsa bile o seçim bölgelerinde vatandaşlarımızın iradeleri önlerine konulan seçim sandığına nasıl yansıyacak? Onu günü geldiğinde hep birlikte göreceğiz.