Tarımsal ürünlerin üretilmesi günümüz dünyasında en stratejik ürünlerin üretilmesinde baş sıralarda yer almaktadır. Geleceğin meslekleri arasında da gıda üretimi baş sıraları almaktadır. Dünya genelinde kuraklığın artması ve iklim değişikliğinin meydana gelmesi gıda ve tarımı stratejik hale getirmiştir. İnsan yaşamı dâhil dünyada var olan tüm canlıların yaşamlarını devam ettirebilmesi için gıdaya ihtiyaç duyarlar. Geleceğin lider ülkeleri de gıda ve tarımda kendi kendine yetebilen ve gıda ve tarım ürünlerini ülke dışına ihraç edebilen ülkeler arasından çıkacaktır. O yüzden Gıda ve tarım sektörüne en fazla yatırım yapacağımız sektörlerin başlarına yazmamız gerekmektedir. Milli savunma, eğitim ve sağlık ne kadar önemli ise gıda ve tarım da bir o kadar önemlidir. Bu yüzden bu sektöre stratejik yaklaşmamız gerekmektedir. On yıl elli yıllık ve hatta yüz yıllık plan ve projeler yaparak gıda tarım ve hayvancılık sektörünü geliştirmeliyiz, büyütmeliyiz ve ilerletmeliyiz.
Niğde tarımı sahip olduğu iklim, bitki örtüsü ve konum itibari ile ülkemiz genelinde birçok üründe ilk sıralarda yer almaktadır. Bunların başında gelenler patates, elma, lahana ve kirazı sayabiliriz. Birçok tarım ürününde bu kadar avantajlı iken bu avantajı ticari ve ekonomik başarıya ulaştırmak için bazı çalışmalar yapmak gerekmektedir. Bu çalışmaları iki ana başlıkta toplayabiliriz. Birincisi nitelikli, sağlıklı ve kaliteli ürün yetiştirmek, ikincisi ise pazar bulmaktır. Bu iki başlığı sorun olmaktan çıkartıp avantaja dönüştürdüğümüzde Niğde’nin kişi başına düşen milli hasıladan tutun toplumsal refaha kadar çığır açacağını düşünüyorum. Tarımsal üretimde karşılaştığımız en büyük kronik sorunlardan biri de çok ürün elde etme hırsıdır. Bu anlayışı tez zamanda yıkmamız gerekmektedir. Önemli olan çok ürün elde etmek değil, nitelikli, sağlıklı ve kaliteli ürün üretmektedir. Nitelikli ürün elde etmemiz bizleri az maliyetle daha çok kazanç elde etmemizin yolunu açacaktır.
Yine ülkemizin ekonomi, ticaret dâhil birçok sektöründe bulunan kayıt dışılıkta Niğde tarımının gelişmesinde en önemli sorunların başında gelmektedir. Bu sorunu patates üretiminde belki elli yıldır yaşıyoruz. Devlet teşviklerinden daha fazla faydalanmak için patates ektiğimiz tarlayı örneğin fasulye ekmiş gibi gösteriyoruz. Belki küçük çapta küçük paralar kazanmış gibi görünsek te aslında ülke genelinde ve ilimiz özelinde birçok kayıplar vermekteyiz. Devlet patates ile ilgili planlama yaparken iç piyasanın tüketeceği patates miktarını, ihracat yapabilecek patates miktarı hesaplamaktadır. Bizler ÇKS dediğimiz Çiftçi Kayıt Sisteminde devlete yanlış beyanlar verdiğimizde devlette haliyle yanlış hesaplama ve planlama yapacaktır. Bu durum her iki üç yılda karşılaştığımız patatesin maliyetinin altında satılmasına ve üreticinin elinde kalmasına sebebiyet verecektir. Demek ki küçük çıkarlar büyük başarıların önünde en büyük engel olarak devam etmektedir. Yine her üründe olduğu üzere tarladan metrekareye düşen ürün miktarını arttırmak için ihtiyaçtan fazla gübre, zirai ilaç ve hormon benzeri insan sağlığına zararlı ve üretilen ürünün kalitesini bozacak üretim yapmanın yarışına girmekteyiz. Bunula ilgili yasal düzenlemeler yapılmalı ve çiftçiler bu konuda eğitilmelidir.
Tarımda karşılaşılan büyük bir sorunda tek bir ürüne odaklaşmaktansa küçük ama birçok ürünü üretmenin yoluna gidilmesidir. Mesela Dikilitaş köyünde herhangi bir çiftçiye baktığımızda evinde beş baş inek, yirmi beş baş koyun, bir düzüne kümes hayvanı, yirmi dekar buğday, on dekar patates, beş dekar elma üretimi yapabilmektedir. Bu örnekten yola çıkarsak bu çiftçimiz elindeki sermayesini alet ve edevatını mesaisini farklı farklı ürünlere harcıyor ve hepsinden az üretim yaptığı için beklediği ticari kazancı elde edememektedir. Peki, çözüm nedir? Çözüm; elinde bulunan toprağın özelliklerine, demirbaşlarına ve ürettiği ürünün pazarına göre bir ürün belirleyerek o üründen daha verimli, daha kaliteli, daha fazla ve daha kazançlı bir şekilde üretim yapmasıdır. Bu durum özelde çiftçinin kendisine, genelde iline ve ülkesine katma değer sağlayacaktır. Harekete geçirilmesi gereken bir başka konu ise Tarım İl Müdürlüğünde, Orman İl Müdürlüğünde, Patates Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde ve bunların varsa ilçe müdürlüklerinde görevli Ziraat Mühendisleri, Gıda Mühendisleri, Veteriner Hekimler, bunlarla birlikte teknikerler ve teknisyenler sahaya sürülmelidir. Sahada özellikle kış aylarında kasaba ve köylerde kahvehanelerde ve sosyal tesislerde kadın ve erkek çiftçilere eğitimler verilmelidir. Baha ayı ile birlikte sahaya çıkılmalı çiftçilere tohum seçiminden zirai ilaç seçimine, sulamadan, gübrelemeye ve hasada kadar üretimi takip etmeli, kayıt altına almalı ve çiftçilere danışmanlık hizmeti vermelilerdir.
Tarım ve hayvancılık sektöründe kronik sorunlardan bir tanesi de şehirde yaşayan memur işçi veyahut esnaf kesimin kırsalda toprak kiralayarak kayıt dışı üretim yapmasıdır. Tarım ve hayvancılık ile iştigal edecek olan kişiler ruhsatlandırılmalı ve üretimlerini izinle yapmalılardır. Ruhsatsız ve kaçak yapılan üretimler ağır cezalara çarptırılmalıdır. Ve hatta hangi bölgelerin patates, hangi bölgelerin yem bitkisi, hangi bölgelerin elma üretecekleri belirlenmeli, bunların harici yerlerinde üretim yapılmamalıdır. Ziraat Odalarının verilerini kayıt altına aldığı ÇKS diye adlandırdığımız Çiftçi Kayıt Sistemi bulunmaktadır. Çiftçi Kayıt Sisteminde her çiftçinin sahip olduğu tarımsal arazilerin verileri tutulmaktadır. Bu veri sisteminde aynı zamanda tarımsal arazilere hangi verilerin ekilip dikildiği de kayıt altına alınmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ürün bazlı tarımsal destekleme ödemeleri yapılmaktadır. Her ürüne ödenen tarımsal destekleme tutarı farklı olduğundan maalesef çiftçilerimiz ektiği ürünleri beyan edeceğine hangi ürüne devlet desteklemeyi fazla veriyorsa o ürünü yazdırmaktadır. Durum böyle olunca kaç dekar tarımsal arazi hangi miktarda hangi ürünün ekildiği tespit edilememektedir. Ekilen ürün tespit edilemeyince bu ürünlerden hangi miktarda hasat yapılacağı, iç piyasanın tüketebileceği miktar, ihracata gönderilecek miktarlar yanlış hesaplanmaktadır. Bu durum ürünlerin fiyatlarında istikrarsızlığa sebep olmaktadır. Daha fazlası zararına ürün satışına sebep olmaktadır. Bu duruma çözüm yaklaşımı kanımca şöyle olmalıdır. Öncelikle yanlış beyanda bulunan çiftçilere desteklemeden men cezası verilebilir. Tarım il ve ilçe müdürlüklerindeki teknik ekip tarımsal arazileri gezerek hangi ürünün ekildiğini tespit edebilirler. Tarlada başka ürün ekili ise çiftçiye cezai yaptırımlar gelebilir. Ekimini doğru beyan eden çiftçiye fazla türde destekleme verilebilir.
Tarım ve hayvancılık sektöründe bir diğer büyük problem ise yeraltı sularının ruhsatlandırılması ve işletilmesidir. Yeraltı suları şuanda ruhsata bağlı bir şeklide kullandırılacağı kanunlaştı. Fakat şuan ruhsat verilmiyor ve ruhsat verme şartları da imkânsız denilecek kadar zor. Bu durum çiftçiyi kaçak kuyu açmaya yönlendiriyor. Kaçak kuyu açarken yakalanan çiftçi ağır para cezalarına çarptırılıyor. Hızlı bir şekilde ruhsatsız kuyuların ruhsatlandırılması ve kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu nasıl başarılacak peki? Tabi ki ilk önce ruhsat alma şartları kolaylaştırılacak ve yer altı suyunun verimli ve tasarruflu kullanılması için yöntemler hazırlanacak ve çiftçilere bu yöntemler anlatılarak çiftçilerin bu yöntemleri uygulaması sağlanmalıdır. Yoksa Ruhsat ver. Vermem. Kuyu açacağım. Açtırmam. Böyle bir anlayışla yeraltı sularının kullanımında tasarrufa gidilmesi imkânsız olacaktır.
Bir diğer mesele üretilen ürünlere Pazar bulunması sorunudur. Bu sorunun çözümünde yaklaşım bence sözleşmeli ekimden geçmektedir. Çiftçilerin üreteceği ürünler ekim öncesinde tedarikçilerle sözleşme yapılarak pazarlanması ürünlerin pazar problemini ortadan kaldıracaktır. Üretilecek olan ürünün miktarı, birim fiyatı, kalitesi, alınacak avanslar ve ön ödemelerin tutarı ve ödeme zamanları belirli olan bir sözleşmeli ekim kazan – kazan ilkesi ile hem ürettiriciyi hem de tedarikçiyi koruyarak istikrarlı gelir elde etmesinin önünü açacaktır.
Üretilen ürünlerin saklanması ve uzun süre muhafazası için ilimizde bulunan soğuk hava depolarının sayısını arttırmalıyız. Hava sıcaklığına bağlı olarak bozulması kısa sürecek ürünler soğuk hava depolarında muhafaza edilirse arz talep dengesine göre piyasaya zamanında ürün arz ederek fiyat dalgalanmalarının önüne geçecek ve piyasaya fiyat istikrarı getirecektir.
Özellikle Ziraat Bankası kaynaklı verilen zirai kredilerin ödeme vadeleri uzatılmalı sıfır faiz veyahut düşük faizli krediler üreticilere verilmelidir. Kredi veriminde önemli olan belki en büyük kriter verilen kredinin üretim haricinde kullanılmamasının denetiminden geçmesidir. Ve hatta Ziraat Bankasının üreticilere verdiği sıfır faizli ve düşük faizli krediler gibi özel bankalara da yetki verilmeli verilen kredilerin faizleri tıpkı ziraat Bankasında olduğu gibi hazine tarafından karşılanmalıdır.
Niğde, KOP ve Tarım ve Orman Bakanlığının kırsal kalkınma desteklemelerinden faydalanmaktadır. Fakat IPARD dediğimiz destek programının Niğde’nin milli gelirinin yüksek olması sebebiyle dışında kaldığını bilmekteyiz. Zamanında farklı sebeplerden Niğde’nin GSMH ve milli gelire oranı maalesef yanlış hesaplanmıştır. Etrafımızda Kayseri ve Konya gibi iller IPARD desteğinden faydalanırken Niğde maalesef bu program dâhiline alınmamıştır. Bu durumun gerekli bakanlık ve ilgili kuruluşlarla görüşülerek düzeltilmesi önemlidir. Bunun yanı sıra Ahiler Kalkınma Ajansının Tarım ve hayvancılık sektörüne verdiği desteğin arttırılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi kuruluşların verdiği hibe ve kredi programlarından Niğde’nin öncelikli olarak faydalanması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
Kooperatifleşmedeki problemlerde sadece ilimizde değil ülkemiz genelinde düzenlemeler ve güncellemeler yapılması gerekmektedir. Kooperatifleşmede en büyük sorun sürdürülebilirliktir. Kooperatifçilikten bizlerin anladığı ortaklarına Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen vadeli, taksitli ve düşük faizli kredilerle canlı büyükbaş ve küçükbaş hayvan almak için kullanmaktayız. Hayvan alım projesi bittiğinde kooperatifinde gayesi bitmiş gibi algılanıyor. Kooperatifler kanununda, Kooperatifler ana sözleşmesinde ve ilgili yönetmeliklerde Kooperatiflerin rantabl ve sürdürülebilir bir şekilde acilen bir mevzuat güncellenmesi gerekmektedir. Kooperatifçilik her şeyden önce ortaklıktır. İlimize ve ülkemize yapacağımız en büyük iyiliklerden bir tanesi de çiftçilerimizin birlikte hareket edebilecekleri, ürettikleri ürünleri birlikte pazarlayabilecekleri ve herkesin kazanacağı bir sistemi getirmemiz gerekmektedir. Tek tek satılan ürünler miktarları ve tutarları az olduğu için pazarlık şansı az olacaktır. Ama Kooperatif tüzel kişiliği ile birlikte bütün ürünlerin bir yerde toplanarak tek elden pazarlanması daha kazançlı rakamlara satılmasına, istikrarlı bir şeklide üretilen malların pazarlanmasına sebebiyet verecektir.