Niğde’nin genç yeteneklerinden 19 yaşındaki Hazel Tanındı, küçüklüğünden bu yana beslediği at sevgisiyle dikkatleri üzerine çekiyor.
Sosyal medyada paylaştığı ve kısa sürede viral olan videosu sayesinde binlerce kişiye ulaşan Hazel, hem Türk kültürünün izlerini yaşatıyor hem de gençlere ilham oluyor. Hazel, atlarla tanışma hikâyesini ve hislerini şu sözlerle anlattı: “Ben çok küçük yaşlardan beri atlara ilgi duyuyordum. Çocukken fırsat buldukça ata binmeye giderdim. Zamanla kendi kendime öğrenerek aramızda güçlü bir bağ kurduk. Ata bindiğim zaman sanki iki ruh birleşiyor. Hele ki at dörtnala koştuğunda rüzgâr yüzüme vuruyor, o an dünyadaki her şey duruyor gibi hissediyorum. Altında bir motor değil, bir eşya değil; nefes alan, hisseden bir canlı var. Bu yüzden yaşadığım deneyim çok özel. Herkese en az bir kere denemesini tavsiye ederim.”
Sosyal medyada bu kadar tanınacağını hiç beklemediğini dile getiren genç binici, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Başta sadece kendi hesabımda, kendi keyfim için videolar paylaşıyordum. Bir gün videolarımın keşfete düştüğünü gördüm, açıkçası çok şaşırdım. İnsanlar mesajlar atmaya, yorum yapmaya başladı. Elbette çok güzel yorumlar da geldi ama kötü yorumlar da oluyor. Bazı kişiler bilip bilmeden yargılıyor, hatta DM’den kırıcı mesajlar atanlar bile var.
Bunlar insanı üzüyor ama yine de at sevgimden ve yaptığım şeyden vazgeçmiyorum. Gençlere tavsiyem, internetten biraz uzaklaşıp kendilerine hobi bulmaları. İnanın çok keyif verici, adeta terapi gibi bir şey.” Röportaj sırasında karşılaştığımız dokuz yaşındaki küçük at binici Şevket Emir Altınyüzük ise at sevgisini şu sözlerle dile getirdi:
“Ben üç yaşında ata binmeye başladım. Atlarla ilgilenmek çok güzel bir duygu, paha biçilemez. Bazen kendimi gökyüzünde uçuyormuş gibi hissediyorum. Herkese tavsiyem, telefonlardan kafalarını kaldırıp bir hobi bulmaları. Bu onlara çok şey katacak.” Hazel ve Şevket Emir’in sözleri, teknolojinin gölgesinde büyüyen gençlere farklı bir bakış açısı sunuyor. İki binici de hem hayvan sevgisini hem de doğayla iç içe olmanın verdiği huzuru, sosyal medyadan çok daha değerli gördüklerini vurguluyor.